komunistteror
  Komünist Kanlı Liderler Komünist İdeolojinin Gereğini Yaptıklarına İnandılar
 

Komünist Kanlı Liderler Uyguladıkları Vahşet ile Komünist İdeolojinin Gereğini Yaptıklarına İnandılar

Komünist ülkelerde yaşanan bu vahşet bilançosu hiçbir komünist tarafından dönemin bir hatası olarak kabul edilmez. Vahşet, komünizmin gereğidir. 3.3 milyon insanı katleden Pol Pot, 1998 yılında ölüm döşeğinde "yaptıklarımdan dolayı vicdanım rahat" açıklamasını yaparken bu düşüncededir. Komünist kanlı liderler gerçekleştirdikleri vahşet ve katliamlar ile her zaman gurur duymuşlardır. Çünkü onlar öldürerek, yakıp yıkarak, kıtlık meydana getirerek, devletin hazinelerini yok ederek kendilerince komünist ideolojiye hizmet ettiklerini düşünürler. Çünkü beyinlerinde, bütün bunları kendilerine makul gösteren bir Darwinist ideoloji vardır. Bunu komünistlerin kendi sözlerinden anlamak mümkündür:



Kamboçya, komünist kanlı lider Pol Pot önderliğinde büyük bir katliama maruz kalmıştır. Zor şartlarda pirinç tarlalarında çalıştırılan halk sürekli dehşeti yaşamış, yazarlar, profesörler, sanatçılar ve bilim adamları bu ölüm tarlalarında katledilmiştir. Kamboçya nüfusunun 3/4'ünün katledildiği dönem, kanlı komünist Pol Pot dönemidir.

Lenin :

"POLİSLERİ, ASKERLERİ, DEVLET MEMURLARINI ÖLDÜRMEK, DEVLET KURUMLARINDA YANGINLAR ÇIKARTMAK... DEVLETİN HAZİNELERİNDEN PARALARI ALMAK... Devrimci komünist güçler yenilmez silahlı bir güç olarak ortaya çıkmalı, İNSANLARI ÖLDÜREREK, BOMBALAYARAK, BİNALARI HAVAYA UÇURARAK KORKU YAYMAK ve bu şekilde toplumun üzerinde komünist diktatörlüğü teşkil etmek iktidara ulaşmamızın önemli unsurlarındandır." 
"Propagandacılar her grubu basit bomba formülleriyle donatmalılar. Onlara işin mahiyeti hakkında açıklamalar yapmalı ve gerisini onlara bırakmalılar. Gruplar askeri eğitimlerine, derhal operasyonlara katılarak başlamalılar. BAZILARI BİR CASUSUN ÖLDÜRÜLME İŞİNİ VEYA BİR POLİS KARAKOLUNU BASMA GÖREVİNİ ÜSTLENMELİ. BİR KISMI İSE BANKA SOYMALI." 
"TERÖRÜ PRENSİP OLARAK HİÇ REDDETMEDİK VE HİÇBİR ZAMAN DA REDDETMEYİZ."







"Bazı kimseler BİZİ ZALİMLİĞİMİZ SEBEBİYLE AYIPLADIKLARI ZAMAN, bu kişilerin en basit Marksist prensipleri dahi nasıl unutabildiklerine hayret etmekteyiz." 18
"BİZ POLİTİK ÖLDÜRMELERE KESİNLİKLE KARŞI DEĞİLİZ. Sadece geniş halk kitleleriyle doğrudan bağlantılı olan BİREYSEL TERÖRİST HAREKETLER DEĞER TAŞIRLAR."
"Sosyal-demokratların gururla ve böbürlenerek, "biz, anarşist, hırsız, soyguncu değiliz, biz bunların çok üstündeyiz, gerilla savaşını kabul etmiyoruz" dediklerini görünce kendime soruyorum: BU ADAMLAR NE SÖYLEDİKLERİNİN FARKINDALAR MI? Ülkenin her yerinde kara-yüzler hükümeti ile halk arasında silahlı çatışmalar ve çarpışmalar oluyor. DEVRİMİN GELİŞMESİNİN BUGÜNKÜ AŞAMASINDA, BU, KESİNLİKLE KAÇINILMAZ BİR OLGUDUR." 
"Eğer kitleler kendiliğinden ayağa kalkmazsa hiçbir şey başaramayız. SPEKÜLATÖRLERE KARŞI TERÖR UYGULAMADIĞIMIZ, HEMEN ORACIKTA KAFALARINA BİR KURŞUN SIKMADIĞIMIZ SÜRECE HİÇBİR YERE VARAMAYIZ."




Adbullah Öcalan, öğretmeni Lenin gibi komünist parti bayrakları eşliğinde kitlelere komünist propaganda yaparken


"Proletarya egemenliğindeki devlet, burjuvaziyi ezmek için kullanılan bir makinedir. Diktatörlük doğrudan şiddete dayanan ve hiçbir yasayla kısıtlanmamış iktidardır. Proletaryanın devrimci diktatörlüğü, PROLETERYANIN BURJUVA SINIFINA UYGULADIĞI ŞİDDET SAYESİNDE AYAKTA DURAN BİR İKTİDARDIR, HİÇBİR YASAYLA DA KISITLANAMAZ."
22

"BİZİM İLGİLENMEKTE OLDUĞUMUZ OLGU, SİLAHLI MÜCADELEDİR; bu mücadele, bireyler ve küçük gruplar tarafından yürütülmektedir. Bir kesimi devrimci örgütlere ait iken, öteki kesimler (Rusya'nın belirli kesimlerinde çoğunluğu) herhangi bir devrimci örgüte bağlı değildirler. Silahlı mücadele, birbirlerinden kesinkes ayrılması gereken, farklı iki amaca yöneliktir; önce, BU MÜCADELE KİŞİLERE, LİDERLERE VE ORDU VE POLİSTEKİ GÖREVLİLERE SUİKAST YAPMAYI AMAÇLAR, İKİNCİ OLARAK, HEM HÜKÜMETE AİT, HEM DE ÖZEL KİŞİLERE AİT PARA KAYNAKLARINA ELKOYAR..."
"Ezilen sınıfın kurtuluşu, SADECE ŞİDDETE DAYALI DEVRİM OLMADAN DEĞİL, bilakis egemen sınıf tarafından yaratılan devlet iktidarı yok edilmeden de olanaksızdır." 
"Proletarya, MUTLAKIYETİN DİRENİŞİNİ ŞİDDET YOLUYLA KIRMAK ve burjuvazinin yalpalayan tavrını etkisiz hale getirmek için, KÖYLÜ YIĞINLARIYLA İTTİFAK KURARAK demokratik devrimi sonuna kadar götürmelidir. Proletarya, burjuvazinin direnişini ŞİDDET YOLUYLA KIRMAK VE KÖYLÜLÜĞÜN VE KÜÇÜK-BURJUVAZİNİN YALPALAYAN TAVRINI ETKİSİZ HALE GETİRMEK İÇİN, nüfusun yan-proleter unsurlarıyla ittifak kurarak devrimi başarmalıdır."

Komünizm terör ile beslenir. Komünizmde terör ve kan dökme dışında hiçbir yol yoktur.  20. yüzyılın kanlı komünist liderleri kendi ideolojilerini yayarken, terörün, sinsi saldırıların, propagandanın ve gerilla taktiklerinin bir şart ve komünizmin gereği olduğunu sürekli dile getirmiş ve uygulamışlardır. Dolayısıyla, günümüzde komünist PKK terör örgütünün şehirlere girerek, sivilleri şehit ederek, işçiye ve polise saldırarak gerçekleştirdiği terör eylemlerini kınamak veya bunları "alçakça" veya "hain pusu" gibi başlıklarla yermek, bu komünist terör örgütüne yalnızca amacına ulaştığı hissini verecektir. PKK, şu anda tam olarak Leninist, Stalinist ideolojinin gereğini uygulamaktadır.

Mao :

"Bir devrim, bir ziyaret partisi ya da bir makale yazmak ya da bir resim çizmek ya da nakış işlemek değildir; o kadar kibar ve zarif, acele etmeden ve nazik, o kadar ılımlı, kontrollü ve yüksek ruhlu OLMAMALIDIR. DEVRİM, BİR İSYAN VE AYAKLANMA, BİR SINIFIN DİĞERİNİ DEVİRDİĞİ BİR ŞİDDET HAREKETİDİR."

Leon Trotsky :

"... Ülkede iktidarın kimde olacağı sorunu, yani burjuvazinin yaşatılıp yaşatılmayacağı sorunu, anayasa maddelerine değil, ŞİDDETİN HER BİÇİMİNE BAŞVURARAK ÇÖZÜLECEKTİR... KIZIL TERÖR, ÖLMEYE MAHKUM VE BUNA KATLANAMAYAN BİR SINIFA KARŞI KULLANILAN BİR SİLAHTIR."

" ... İhtilal, ihtilalci sınıftan emrindeki bütün yöntemlerle gayesine varmasını talep eder; EĞER GEREKİRSE SİLAHLI BİR AYAKLANMA İLE, EĞER MECBUR OLURSA TERÖRİZMLE.


Josef Stalin :

"ŞİDDETE DAYALI BİR DEVRİM OLMADAN, PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜ OLMADAN, eski, burjuva koşulların böyle kökten bir şekilde dönüştürülmesi gerçekleştirilebilir mi? Böyle bir devrimin BARIŞÇIL OLARAK, burjuvazinin egemenliğine uyarlanmış olan burjuva demokrasisi çerçevesi içinde yapılabileceğine inanmak, YA AKLINI OYNATMIŞ VE NORMAL İNSANİ KAVRAMLARI YİTİRMİŞ OLMAK, ya da PROLETER DEVRİMDEN KÜSTAHÇA VE AÇIKÇA VAZGEÇMEK DEMEKTİR."



Che Guevara :

"Bu uzun süreli bir savaş demektir. Ve, bir kez daha yineleyelim, acımasız bir savaştır. SAVAŞ GELİP ÇATTIĞINDA, KİMSE ONU YUMUŞATIRIM DİYE KENDİNİ ALDATMASIN ve kimse, halkı uğruna katlanabileceği savaşın sonuçlarının verdiği korkuyla, SAVAŞI KIZIŞTIRMAKTA DURAKSAMASIN. BU, HEMEN HEMEN TEK ZAFER UMUDUDUR." 31
"SAVAŞAN, KAYBEDEBİLİR. SAVAŞMAYAN, ÇOKTAN KAYBETMİŞTİR."
"Benim Marksistliğim kök saldı ve saf hale geldi. BEN SİLAHLI MÜCADELEYE KESİN İNANIYORUM VE İNANÇLARIMDA KATIYIM."32
"Oligarşilerin tüm baskı gücü, TÜM DEMAGOJİ VE VAHŞİLİĞİYLE onların amaçlarının hizmetinde olacaktır. İlk saatte bizim görevimiz hayatta kalmaktır; daha sonra SİLAHLI PROPAGANDA YÜRÜTEN GERİLLA ÖRNEĞİNİ İZLEMEK OLACAKTIR: GERİLLALARIN YENİLMEZLİĞİ DERSİ SAHİPSİZ KİTLELER ARASINDA KÖK SALACAK; ulusal ruhun elektriklendirici gücü, daha şiddetli baskılara karşı koymak için daha zorlu görevlere hazırlayacak; mücadelenin bir unsuru olarak nefret, düşmanın nefreti, bizi, insanın doğal sınırlarını aşan ve onun ötesine geçecek; İNSANI ETKİN, ŞİDDETLİ, SEÇİCİ VE SOĞUK BİR ÖLÜM MAKİNESİNE DÖNÜŞTÜRMEYE ZORLAYACAKTIR. Bizim askerlerimiz böyle olmak zorundadır; düşmandan nefret etmeyen bir halk vahşi bir düşmanı yenemez."33
"Savaş, düşman onu nereye götürüyorsa oraya kadar götürülmelidir: ONUN EVİNE, EĞLENCE YERLERİNE; TOPYEKUN SAVAŞ. DÜŞMANA KIŞLALARININ DIŞINDA VE HATTA İÇİNDE BİLE RAHAT EDEBİLECEĞİ BİR AN, BARIŞÇIL BİR AN BİLE BIRAKILMAMALI; NEREDE BULUNUYORSA ONA SALDIRMALI, GEÇECEĞİ HER YERDE ONA KÖŞEYE SIKIŞTIRILMIŞ BİR HAYVAN DUYGUSU VERİLMELİDİR. O zaman, ONUN MORALİ BOZULMAYA BAŞLAYACAKTIR. O, gittikçe daha fazla hayvanlaşacaktır, ama böylece biz onun çöküntüsünün belirtilerini daha açık göreceğizdir."



Pol Pot :

"Biz Marksistiz. BİZ DEVLETİN ORTADAN KALDIRILMASI KONUSUNU LENİN'DEN ÖĞRENDİK. MARKSİST-LENINİSTLER DEVLET İKTİDARINI ELE GEÇİRMENİN VE DEVLETİ ORTADAN KALDIRMANIN YOLLARINI ARAMALIDIRLAR. Para devletin bir parçasıdır. Dolayısıyla onu ortadan kaldırdık. Ve bundan sonra da eğer herhangi bir şeyi daha ortadan kaldırmamız gerekirse kaldıracağız. 35

İşte komünist vahşet budur. Komünist kanlı liderlerin sözlerinden özetle komünist ideoloji:

- barışçıl tek bir an bırakmamayı amaçlayan,

- insanı etkin, şiddetli ve soğuk bir ölüm makinesine dönüştüren,

- terörü prensip olarak mutlaka uygulayan,


- devrime karşı gelenlerin hemen oracıkta kafalarına kurşun sıkılması gerektiğini savunan,

- proletaryanın burjuva sınıfına uyguladığı şiddet sayesinde ayakta duran,

- yasayla kısıtlanamayan,

- liderlere, orduya ve polise suikast yapmayı mecbur gören,

- onların para kaynaklarına el koyan,

- "ölmeye mahkum" bir sınıfa karşı kızıl terör uygulanmasını şart koşan,

- hedefe ulaşmanın tek yolunun silahlı ayaklanma ve terör olduğunu savunan,

- barışçıl yollarla hedefe ulaşmayı düşünenleri "aklını oynatmış" ya da komünist ilkelerden vazgeçmiş olarak nitelendiren,

- askerlerin, kışlaların içinde ve dışında rahat edebilecekleri bir an dahi bırakılmamasını mecbur kılan,

- devleti tamamen ortadan kaldırmayı hedefleyen

bir vahşet sistemidir. Bunlar sadece sözde kalmamış, komünist kanlı liderler, yukarıda bazı örneklerini verdiğimiz açıklamalarında tarif ettikleri bu vahşeti tüm dünyanın gözü önünde uygulamışlardır. Bu vahşet senaryosu, hayali bir senaryo değildir. Kendisi dahil tüm insanları gelişmiş birer hayvan türü olarak algılayan ve doğadaki sözde çatışmanın bir gereklilik olarak toplumlarda da uygulanması gerektiğine inanan insanlar bu vahşeti yukarıdaki tariflerinden daha da abartılı bir şekilde hayata geçirmişlerdir. İdeolojileri onları, yaptıklarının doğru ve gerekli olduğuna inandırmıştır. Bu sapkın ideoloji, onların beyinlerinde bir inanç ve bir amaç var etmiştir. Batıl bir din haline getirdikleri bu inanç uğruna kitleleri katletmekten bir an bile çekinmemişlerdir. İnsanların büyük bir çoğunluğu için büyük bir korku ve dehşet nedeni olan komünist vahşet, bir komünist için yaşamın gereğidir ve mutlaka uygulanmalıdır.

İşte Darwinist zihniyetin ortam sağladığı ve geliştirdiği komünizm böyle vahşi bir ideolojidir. Bu nedenle bir komünistin beynindeki bu batıl inanç sistemini darmadağın etmeden onu geniş kitleleri katletmekten alıkoymak mümkün değildir. Darwinizm'in bilimsel olarak geçersizliğini görmesi dışında, bir komünisti yaptığı vahşetin mantıksızlığına ikna edecek neredeyse başka hiçbir yöntem yoktur. Burada geçmişteki komünist katliamlara yer vermemizin sebebi, taviz verildiği takdirde, ülkemizin güneydoğusunda uygulanmak istenen komünist vahşetin de bundan farklı olmayacağını gösterebilmektir. Çünkü terörist ve komünist PKK yapılanması, aynı fikri zeminden, yani Darwinizm'den güç alır. Bu konuya ilerleyen bölümlerde detaylı olarak değinilecektir.



Kanlı Komünist Liderler, Din, Devlet ve Aileyi Reddederler

Komünizm, Darwinizm'i temel aldığı için, Darwinist ideolojinin insanlara ve toplumlara getirdiği tüm kirli ahlak özelliklerini de paylaşır. Komünizm, dehşet ve vahşetin temelini Darwinizm'den aldığı gibi; dinsizliğin, devleti, aileyi ve güzel ahlakı kötü görmenin temelini de Darwinizm'den almıştır. Tesadüfleri sahte ilah edinen ve açıkça Allah'ın Yüce varlığını inkar etmek amacıyla (Allah'ı tenzih ederiz) ortaya atılmış bir teori olan evrim teorisi, Marx'ın deyimiyle komünizmin "doğal tarih temeli" olduğundan, her iki ideoloji de aynı amaca hizmet eder. Tesadüflerin yaratıcı güç (Allah'ı tenzih ederiz) olduğuna inanan bir Darwinist'in Allah'a iman etmesi elbette mümkün değildir. İşte komünist bu sapkın inançlar bütününü alır ve hiç çekinmeden uygular.

"İnsanın tesadüfen var olmuş ve başıboş yaşayan bir hayvan" olduğunu savunan sapkın komünist ideoloji, komünizmi yaygınlaştırdığı tüm bölgelerde dinsizliği de yaygınlaştırmaya çalışacaktır. Komünist bir toplum, bir dini kabul etmediği gibi, manevi değerleri, aileyi, güzel ahlakı ve devletin varlığını da kabul etmemektedir. Dolayısıyla daha ileride daha detaylı açıklanacağı gibi komünist zihniyete sahip bir insanı vicdana, güzel ahlaka, aile sıcaklığına, merhamete, sevgiye ve bağışlayıcı olmaya çağırmak veya onu yaptıklarından dolayı "kınamak" hiçbir sonuç getirmeyecek bomboş bir çabadır.

Komünizmin nasıl dinsiz ve maneviyattan uzak bir ortam meydana getirmeyi hedeflediğini, komünizmin kanlı liderlerinin sözlerinden anlamak mümkündür:


Kanlı Komünist Liderlerin Din Ahlakına ve Dini Değerlere Karşı Olduklarını Gösteren Sözleri (Allah'ı tenzih ederiz)

Lenin :

Din bir çeşit manevi baskıdır.

Dini düşünceler, Tanrı inancı, hatta Tanrıyı soyut olarak düşünmek bile benlikte gizlenmiş bir alçaklıktır. 

Tanrıya inanmak, cahil ataların kültüründen kalma bir kalıntıdır. 

Dine karşı gerçekçi bir ideolojik mücadele başlatmak görevimiz olmalıdır. 

Ateist olmak her komünist için bir kuraldır. 

Bir vatandaşın dininin resmi dokümanlarda bahsi bile ortadan kaldırılmalıdır. Kiliseye herhangi bir devlet desteği sağlanmamalıdır ve devlet, dini toplumlara herhangi bir hakediş vermemelidir. 

Marksizm'in filozofik temeli, Marx ve Engels tarafından sürekli tekrarlandığı gibi, diyalektik materyalizmdir. Tamamen ateist ve tüm dinlere düşman olan bir materyalizm... 

"Din afyondur" – Marks'ın bu görüşü Marksizm'in dine olan bakışının kilit taşıdır.

Marksizm materyalizmdir. Bu nedenle de dine acımasızca düşmandır. 

Bizim programımızın ateizmi içine alması mecburidir.

"Her nevi dinin köklerini dünya yüzünden kazımak da baş gayelerimizden biridir. Komünizm nizamının en büyük düşmanı Allah'tır. Allah'a olan imanı çürütmek için bütün kuvvetimizle çalışmalıyız... Marx ile Engels'in bir kaç defa beyan ettikleri şekilde, Marksizmin felsefî temelini diyalektik materyalizm teşkil eder... Bu materyalizm ateisttir, bütün dinlerin amansız düşmanıdır." 

Karl Marx :

Dinin tenkiti tamamlandı ve dinin tenkiti tüm tenkitlerin ön koşuludur.

İnsanların mutluluğunun ilk koşulu, dinin ortadan kaldırılmasıdır.

Dini insan yaratır, din insanı yaratmaz... Bu devlet ve bu toplum, dünyanın içe dönük bir bilinci olan dini üretmiştir, çünkü onlar içe dönük bir dünyadır.

Komünizm baki gerçekleri lağveder, tüm dinleri ve ahlaki kuralları ortadan kaldırır. 

Josef Stalin:

İkinci Dünya Savaşı sırasında Churchill'in "Tanrı bizimle" sözüne cevap. "Şeytan bizimle ve beraber kazanacağız." 
"Biz dine karşı propaganda yapıyoruz ve propaganda yapmakta devam edeceğiz. Parti dine karşı tarafsız kalamaz. Bütün dinlere karşı din aleyhtarı propaganda yapmaktadır."

Nikita Kruschev : (Sovyet Komünist Partisi Genel Sekreteri, 1953)

İnsanlar arasında esaslı, etkili ve ustalıkla organize edilmiş, ilmi, ateist bir propaganda, nihayet onları dini yorumlardan kurtarmaya yardım edecektir.

"Komünizm dine karşı olan muhalefetini değiştirmemiştir. Bizler dinlerin uyuşturucu tesirlerini yok etmek için elimizden gelen bütün gayretleri sarf ediyoruz."










Kanlı Komünist Liderlerin Devlet'in Gereksizliği ile İlgili Sözleri

Komünizm, Allah'a, Allah'ın hak dinlerine ve Kutsal kitaplarına, din ahlakına böylesine sapkın bir bakış açısı olan çok dev bir tehlikedir. Komünizm, dine ve manevi değerlere düşman olduğu gibi, devletin varlığına da inanmaz. Komünist düşünce, kendi ürettiği bir "ezilen halklar" kavramını kullanır. Komünist düşünce, burjuvazi tarafından ezilmekte olan halkların sözde kurtarıcısı gibi gösterir kendisini. Onların hezeyanlarına göre devlet yalnızca geçici olarak var olmalı, ardından devletin tüm kaynakları komünist sisteme ait olmalıdır. Zaten tüm dünya hakimiyetini esas alan komünizmde sınırların ortadan kalkması ve dolayısıyla devletlerin ortadan kalkması esastır. Bir ülke tanımlaması yapılacaksa komünizmin hedefi, komünist bir dünya devletidir.

Komünist liderlerin bu konudaki sözleri oldukça açıktır:

Lenin'in Sverdlov üniversitesinde verdiği bir dersten;

Lenin :"Devlet öğretisi, TOPLUMSAL AYRICALIĞI, SÖMÜRÜNÜN VARLIĞINI, KAPİTALİZMİN VARLIĞINI HAKLI KILMAYA HİZMET EDER."

"DEVLET, TOPLUMUN SINIFLARA BÖLÜNMESİNİN BAŞGÖSTERDİĞİ YERDE VE ZAMANDA, SÖMÜRENLERLE SÖMÜRÜLENLERİN ORTAYA ÇIKTIĞI ZAMANDA görülmektedir."

"...yönetmek için başkalarının iradesini kuvvet yoluyla -hapishaneler, özel insan müfrezeleri, ordu, vb.- ile baskı altına almak için özel bir baskı aygıtına gereksinim duydukları zaman, ORADA DEVLET ORTAYA ÇIKAR."

"DEVLET, BİR SINIFIN BİR BAŞKA SINIF ÜZERİNDE EGEMENLİĞİNİ SÜRDÜRMESİNİN BİR MAKİNESİDİR."

"Öyleyse biz, BU MAKİNEYİ (DEVLETİ) SERMAYENİN İKTİDARINI ALAŞAĞI EDECEK SINIFIN ELLERİNE VERECEĞİZ. Biz, devletin genel eşitlik demek olduğu yolundaki bütün o eski önyargıları reddedeceğiz - çünkü bu, bir göz boyamacadır: sömürü olduğu sürece eşitlik olamaz. ... O ZAMAN DEVLET DE OLMAYACAK, SÖMÜRÜ DE. Bizim Komünist Partisinin görüşü budur."





 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol