|
|
|
|
Komünizmi Besleyen Darwınizm'dir, Önce Bu İdeoloji Bilimsel Olarak Ortadan Kaldırılmalıdır |
|
|
Komünizmi Besleyen Darwınizm'dir, Önce Bu İdeoloji Bilimsel Olarak Ortadan Kaldırılmalıdır
Türkiye'de bölücü terör örgütü PKK vebasından kurtulabilmek için çok çaba sarf edildi:
- Ülkemizin güneydoğusuna sayısız asker gönderildi ve o bölgede sayısız çatışma gerçekleşti.
- Milyarlarca dolar harcandı, füzeler, bombalar, silahlar, tanklar alındı.
- Keşif uçakları, heronlar devreye sokuldu.
- Arazi araştırmaları yapıldı.
- Özel eğitimli askeri birimler oluşturuldu. Yeni taktikler denendi.
- Savunma yöntemleri geliştirildi.
- Bölücü terör örgütünün lideri Öcalan ile anlaşma senaryoları ortaya atıldı, arabulucular devreye sokulmak istendi.
- Politik manevralar denendi, demagojik yöntemlerle çözüm alınacağı, terör örgütünün liderlerinin ya da terörist militanların ikna edilebileceği düşünüldü.
- Ateşkes anlaşmaları yapıldı.
- Terör örgütünün PKK militanları "ana ocağına gelin, sıcak çorba için" gibi aciz yaklaşımlarla dağdan indirilmeye çalışıldı.
- Şehitlerimizin ardından ağıtlar yakarak, bu ağıtları manşet manşet yazılı basında ve saatlerce televizyonlarda yayınlayarak teröristler üzerinde psikolojik bir etki meydana getirileceği zannedildi.
- Komünist PKK militanları "vicdanlı olmaya, acımaya, merhamet etmeye, şefkatli olmaya" davet edildi.
- Devlet, din, aile kavramlarını kabul etmeyen, şiddet ve terör dışında hiçbir yolu geçerli saymayan komünist PKK teröristleri "kınandı".
- Komünist PKK militanları "dağdan inip kardeşçe yaşamaya" davet edildi.
- Eğer komünist teröristler "baba evine, annelerinin sıcak çorbasını içmeye" davet edilirse, bir de evlendirilir, yuva kurma vaatleri devreye sokulursa iknada son noktaya varılmış olacağı zannedildi.
- Son olarak ise "ülkemizin güneydoğusunu teröristlere verelim, biz de rahat edelim" hezeyanları başladı.
Bir yandan bunlar yapılırken diğer yandan Güneydoğu'da çatışmalar kesintisiz olarak devam etti. Allah rızası için vatan topraklarını ve vatandaşlarını korumak adına mücadele eden Mehmetçiklerimiz şehit olmaya devam ettiler. Ne oraya daha fazla asker göndermek, ne de yukarıda sayılan suni çözümler hiçbir fayda etmedi. Fayda etmesi de mümkün değildi, çünkü sorun tam olarak anlaşılamamış veya anlaşılması kasıtlı olarak engellenmişti. Sorunun ne olduğu tam olarak anlaşılamadığı için de, soruna bir çözüm bulmak mümkün olmadı.
Tamamen ideolojik olarak hareket eden komünist militanlara yönelik olarak alınan zayıf, etkisiz ve aciz tedbirlerin bir sonuç vermesi elbette mümkün değildir. Temel sorun atlanmakta; yeni silahların denenmesiyle, o bölgeye daha fazla asker yığmakla, profesyonel askerler yetiştirmekle, komünist militanlara psikolojik telkinler yapmakla, anlaşma teşebbüsleriyle, barış ve ateşkes çağrılarıyla sorunların halledileceği zannedilmektedir. Oysa;
- Bir komünist vicdanlı davranma çağrısına hiçbir zaman anlam veremez. Onun için hedefe ulaşmanın birinci yolu şiddettir ve hiçbir psikolojik ikna yöntemi onu durduramaz. Şefkat, merhamet, acıma duygusu bir terörist için sadece zaaftır, hastalık olarak kabul edilir ve acilen yok edilmesi gereken duygulardır. Kendisine böyle yaklaşanları ise sadece bir espri konusu olarak görür.
- Bir komünist "baba ocağına gel, annenin sıcak çorbasını iç" çağrılarını hiçbir zaman mantıklı bulmaz. İnandığı ideolojiye göre zaten aile yok edilmesi gereken bir kurumdur ve o da bunun gereğini yapmaktadır.
- Şehit annelerinin gözyaşları ve yakılan ağıtlar bir komünisti daima mutlu eder. Ona, amacına ulaştığı hissini verir. Çünkü ideolojisinin gereğini yaptığı gazete manşetlerinden ve televizyonlardan tüm dünyaya ilan edilmektedir. Ağlayan annelerin komünist militanlar üzerinde acıma duygusu oluşturacağını zannedenler felaketin boyutlarının farkında olmayanlardır. PKK militanları şehit haberlerini aldıkça, ağlayan anneleri izledikçe örgüte bağlılıkları daha artmakta, daha güçlenmektedirler.
- "Ne kadar canisiniz" şeklindeki kınamalar daima bir komünisti memnun eder. O, canice tavır göstererek Lenin'in kendisine mirasını en mükemmel şekilde yerine getirdiğini düşünmektedir. Ne kadar cani olursa komünist ideolojiyi o kadar iyi uygulamış olmaktadır. Çünkü düşmana yönelik acıma duygusu komünist düşünceye ihanet olarak kabul edilir.
İşte bu sebeple;
Kitap boyunca üzerinde durduğumuz askeri çözümler her ne kadar terörle olan Milli mücadelemiz için gerekli ve önemli olsa da, hiçbir zaman ülkemizin güneydoğusunda yaşanan komünist teröre kesin çözüm olmayacaktır.
Bölücü terör örgütü PKK militanları etkisiz hale getirilse de, ikna edilip dağdan indirilseler de, yaşadıkları yerler tespit edilse ve kurdukları tuzaklar bozulsa da; bu durum hiçbir zaman yeni komünistlerin oluşmasını ve yeni terör olaylarının gerçekleşmesini engellemeyecek, o toprakların komünist tehlikeden arınmasını sağlamayacaktır.
Çünkü;
Komünizmi besleyen "İDEOLOJİ" hala ayakta durmaktadır. Bataklık yerli yerinde durdukça buradan sürekli komünist militan üreyecektir. Bataklığın kurutulmasının tek yolu yalnızca ve yalnızca bilimsel-ilmi mücadeledir.

Sapkın Bir Fikir Sistemi Yalnızca Fikir ve İlimle Öldürülür
PKK'lı bir terörist silah eğitiminden çok önce Darwinist ve materyalist bir eğitim alır. Küçük yaştan itibaren bölücü terör örgütünün oluşturduğu okullarda, toplantı yerlerinde Darwinist ve materyalist düşüncenin temellerini öğrenir, Stalinist, Marksist, Leninist ideolojinin gereklerini uygulamak üzere eğitilir. Bunun için yoğun olarak kitaplar, dergiler, radyo ve televizyon programları kullanılır. Fiziki talimler çok sonradır, önce zihinsel ve fikri eğitimin tamamlanması şart koşulur. Beyinlerde sapkın bir inanç sistemi oluşturulur. Tek yanlı eğitim, kısa sürede hipnoz etkisi yapar. Söz konusu genç, sadece Darwinist ve materyalist eğitimle muhatap olduğu ve demagojilere son derece açık olduğu için zihninde Darwinist bakış açısı hızla yerleşir. Hayatı bir mücadele alanı, insanı ise bir hayvan olarak görmeye başlar. Ahlaki değerleri, dini inançları, şefkat, merhamet, sevgi, fedakarlık gibi yüce değerleri haşa birer zaaf ve hastalık olarak kabul eder. Bu sapkın inanışa göre bir insanı öldürmek, doğal seçilimin -yani güçlü olanın ayakta kalmak için zayıf olanı ortadan kaldırması fikrinin- sıradan bir uygulamasıdır. Darwinizm'in sahte ideolojik kurallarına bir inanç sistemi olarak bağlanmaya başlar. Bu altyapı sağlandıktan sonra, artık o kişiyi, eline silah verip çatışmaya göndermek kolaydır. Zihnine yerleşmiş bu sapkın inançla, Marksizm'in gereğini yapacaktır. Ya öldürecek ya da ölecektir. Bu fikri zaten ideolojik olarak kabul etmiştir, son derece de kolay görür ve son derece kolay uygular.
Dolayısıyla karşımızdaki tehlike; top, tüfek, silah değil yalnızca fikirdir. Güneydoğu'da da, tüm dünyada da, terör değil; materyalist, Darwinist ve komünist bir ideoloji tehlikesi vardır. Ve bu sapkın ideoloji; silahla, kınamalarla, aciz bir politika ile yenilmez. İDEOLOJİ, YALNIZCA VE YALNIZCA FİKİR VE İDEOLOJİYLE YENİLİR. BAŞKA HİÇBİR YOLU YOKTUR.
Dünya, komünist terör belasından kurtulmak istiyorsa, dünya çapında anti-komünist ve anti-materyalist ilmi bir çalışmanın yapılması şarttır. Böyle bir çalışmayı gereksiz ve etkisiz görenler, Darwinizm'i yalnızca doğa olaylarıyla sınırlandırılmış bir teori olarak değerlendirenler, genellikle karşı karşıya oldukları tehlikenin çapının farkında olmayanlardır. Şu an PKK terör örgütünün mantığı, Stalin'in, Lenin'in, Mao'nun, Pol Pot'un Darwinizm'in ideolojik gereklerini uygularken kullandığı mantığın aynısıdır. Söz konusu komünist liderler, ilk başlarda yanlarında çok az bir destekçi kitlesi bulunmasına rağmen, sahip oldukları sapkın ideolojiye olan gözü kara bağlılıkları nedeniyle komünist terörü, vahşeti ve zulmü kısa sürede çok geniş topraklara ulaştırabilmişlerdir. Onları o dönemde yenilmez ve önüne geçilmez kılan, sapkın da olsa bir ideolojileri ve tam olarak inandıkları bir inançları olmasıdır. Onların kendi dönemlerinde durdurulamamalarının, bütün dünyanın bu ülkelerde yaşanan vahşete seyirci kalmasının tek sebebi de karşı tarafın herhangi bir ideolojisinin olmaması, bu vahşete bir ideolojik cevap verememeleridir.
İdeolojik bir cevap verilememiştir, çünkü tüm dünya komünist vahşetin altyapısını oluşturan Darwinizm'i savunmaya mecbur bırakılmıştır. Komünizme, teröre, vahşete karşı mücadele verenler de, aslında komünist teröristlerle aynı ideolojiyi savunmak zorunda kalmışlardır. Bu, tüm dünyaya hakim olan Darwinist diktatörlüktür. Şu anda bu diktatörlük dünya çapında oldukça güçlü bir şekilde varlığını devam ettirmektedir. Öyle ki, bu diktatörlüğün baskısı sebebiyle, Darwinizm'in geçersizliğini ortaya koyan çalışmalar yapan akademisyenlerin üniversitelerde barınması imkansızdır. Dünyanın hemen her yerindeki eğitim kurumlarında evrim teorisi zorunlu olarak öğretilmektedir, Yaratılış gerçeğinin anlatılması ise YASAKTIR. Bu durum neredeyse tüm dünya devletlerinde olduğu gibi, İran, Suriye, Mısır, Cezayir gibi İslam ülkeleri ile İsrail gibi bir din devleti için de geçerlidir. Darwinizm durdukça, komünist tehlike de varlığını sürdürmeye devam edecektir. Beladan kurtulmak için TEK –AMA TEK– ŞART, DARWINİZM'İ TÜMÜYLE FİKRİ OLARAK ÇÜRÜTÜP YOK ETMEKTİR.
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 10 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|